Çarşamba, Temmuz 1

Ölüm Siyahtır, Yaşamsa Beyaz...

Ölümün soğukluğu ve siyahı hep ürpertici gelmiştir…
Michael'ın ölüm haberini aldığımda da ürpetinin ve şaşkınlığımın ifadesi belirdi suratımda.

Ortaokul sıraları çoğunluk olmak üzere, ilk gençlik zamanlarıma doğru müziğin başka yanlarını keşfetmemde bir işaret olmuştu Jackson.

Pop müzik ve dansta yaptığı devrimin yeminli neferi gibiydi…

Rock'a gönül vermeye başladığım zaman diliminde de belleğimin bir tarafına saklamıştım ismini,farklı klipleri ve kıvraklığıyla öylece duruyordu…

Daha sonra uzun bir müddet hatırlamamak üzere rafa kaldırmıştık sanki kendisini.

Kendini hatırlattığı -aslında hatırlatıldığı zamanlar da pek nahoş oluyordu nitekim.

Çocuk tacizi, dava üstüne dava, baskın üstüne baskın saçmalıkları,medyanın öne sürdüğü vizyon!

90'lara damgasını vuran figürleri, duvarları süsleyen posterleri yitip gidiyordu tek tek hayatlardan…Sonbahar hüznü çökmüştü hayatımızın Michael Jackson'a ait olan kısmına.Kimi çıkıp kızmıştı,kimi basıyordu küfürleri,kimi ne olduğunu bile anlayamıyordu… Öfkeler,hüzülenler ve nefretler içten içe…

Popülaritenin acımasız yüzü ile benliğini yitirmesini an ve an izlemek üzüyordu elbet…Sandığa koyuluyordu jackson şapkası. Ama yine de duruyordu figürleri.Bazen ummadık sokakta çocuklarla karşılıyordu bizleri,dillerde ise "are you ok?"

Geçmişini, varlığını, benliğini inkar ediyor diye 30 yılını 5 yılda öldürme çabaları yüz gösteriyordu...Ardındansa, 5 yıl önce ölmüş olsa efsane olmuştu diye ekleniyordu.Öteki olmaktan kurtulacağım diye o da ötekileştirilmişti aslında…

Şimdi karşımda olsa ve sorsam ne kadar umrumdaydı bunca yazılan,bunca çizilen diye...Oysa elde kalan Ölümün siyahıydı,yaşamınsa Beyaz,tenin ise önemsiz olduğu...

Uğurlar Ola Michael, U-Ğ-U-R-L-A-R O-L-A...

Hiç yorum yok: