kaybolmak her ne kadar tanışılmamış şeylerle karşılaşmak, şaşırmak, farkında olamamaktan dolayı gerçekleşen bir eylemmiş gibi görsemde,aslında bazen bunun tam terside olabiliyor. çoğu durumda kaybolan bir insan bir şeylerin farkında olduğu için kaybolur, bazı şeyleri görebildiği sezebildiği için kaybolur. cahil mutludur, ama düşünen insanda kaybolmaktan haz alır. hayatın ne kadar karışık olduğunu bilen halimizle ve dünya o kadar kötü bir yerdir diyebilecekken, gerçekten gören bizlerin kaybolması kadar doğal bir şey yoktur sonucuna ulaşıyorum. hayat, önümüzde hiç bir zaman görünen mükemmel tasarlanmış koridor olmamıştı elbet.
Ki şuan eskiye göre maddesel olan tasarım çokca mükemmele yakın,ama bu kayboluş; yalnız olduğum ya da bana yol gösterecek kimse olmadığı için değil, belki de yalnız olmadığım ve yolu çok iyi bildiği içindir düşüncesi.
hayatın anlamının ne olduğunu çözen bir arkadaşım vardı. hayattaki her şey şaşırmaktı ona göre. her şey bittiği zaman elimizde kalan her şey, hayatımız boyunca şaşırdığımız her şeydi ve sadece şaşırdığımız anlar hatırlanmaya değer anlardı demişti bana. başına ne geleceğini bilen bir insan için kaybolmak, bilmediği yerlere gitmek ve şaşırarak hayatına anlam kazandırmak ihtiyacından doğar belki de.
ruhuma gerçekten erişip ona dokunabilecek olan, daha önemlisi bunu yapan birini-lerini bulamak,ve güzelce kaybolmak,ne anladığımı
bilmeden,tebessümle...
Zaman, içte öldürlülmüş mevsimlere yahut vazgeçemediğimiz yaşamlarla geçen hayatlara hep şahit olmuş..buna sebep olanda o gidişlerin sonsuzluk adı altında bir cazibe,bir çıkmaz olmasındanmış,iskeledeki med-cezirlerden nasibini almış gitmeler,sonsuzluk adı altında insanları sarpa sarmış.hep birbirlerinin hayatında kalmışlar,ve,aslında hep,yalnız bırakılmışlar..
zaman işte böyle,geçerken acıttığını anımsatıyor..ama asıl acıtan o değil..varoluşunu yüreğinde tutman gerekirken onu birine unutması için sunman..