Pazar, Ağustos 10

Kader

Çok öncelere ait olan ve anlamını bilmediğim onlarca kelimeden birisiydi benim için kader. kendi küçük dünyamda anlamakta güçlük çektiğim olaylarda önüme konulu vermişti bir çözüm, bir kaçış kapısı gibi. birisine bir şey olduğunda, ya da kötü bir olay karşısında her zaman oradaydı,daimiydi...

İlk kaderle buluşmamı ise, her zamanki gibi üzüntülü bir anımda olmuştu. annemin vefaatine gelen onca insan arasında parlayan gözleriyle dolaşıyordu. bir o yana bir bu yana geziniyordu insanlar onu çağırdıkça.

etrafta bir süre anlamsızca dolaşıp, sonunda yaklaştı yanıma. sanki çok eski bir dostunu görmüş gibi sarıldı , tesellim oldum kader’in karşısında.Yapabilecek hiç birşeyim de yoktu...

Tamamda bu kader denilen şey neydi? ihtiyacım olduğunda sarılabileceğim bir dost mu yoksa arkamdan kötü planlar yapan bir düşmanım mı? birkaç saat öncesinde kader’i tanımayan ben bir anda nasıl oldu sıkıca sarılabildim kader'e? Yoksa kader denilen şey güçsüz anlarında insanları yakalayıp kendine muhtaç mı ediyordu?

o günden sonra uzun bir süre kaderle işim olmayacaktı diye düşünüyordum.Evet,o an iyice sarmalaşmıştım,bırakmayacak gibiydi.mutlu günlerimde pek karşıma çıkmıyordu bu sözde “dost”. gerçi, gerçek dost kara gün dostudur derler ya, o konuya hiç girmeyeceğim.

Ve ilkokul 3.sınftım artık,biraz daha hayat denilen şeyden anlar gibiydim.Ve kader yine karşılaşılamıştı beni.Yuvada kocaman açtığı kolllarıyla merhaba diyordu.Selamlayıp yine sıkıca sardım,yine yapacak birşeyim yoktu.

Duydum ki, kader çok bilge birisiymiş. olacak her şeyi bilirmiş ve ona kimse karışamazmış. o ne derse öyle olurmuş. öyle birisiymiş ki, gün geldiğinde benim yerime karar verecekmiş. öyleyse, kader sadece dostum veya düşmanım olacak birisi değil, nerdeyse efendim olacak, benim yerime karar verecek.

oldum olası benim yerime karar verilmesini sevmemişimdir. ne zaman “şunu yapacaksın” dense, yapacağım varsa bile isteğim kaçar. oysa kader hakkında düşündüğümde herşeyimi bilip, zamanı geldiğinde en acı kararı bile verebilen birisini görüyorum. peki acaba bu kişi gerçekten benim yerime karar verebiliyor mu?

bugün olduğum nokta geçmişte verdiğim büyük-küçük,doğru-yanlış, zekice-aptalca yüzlerce kararın birleşimiyse, ve o kararları ben vermişsem ,nasıl kader’in benim yerime karar verebildiğini düşünebilirim?

her başıma gelen olayın geçmişte verdiğim kararların bir sonucu olduğunu düşünsem, ve kader’in kafamda yarattığım hayali bir kahraman olduğuna inansam bile, ne zaman ki kaybettiklerim aklıma gelse, veya sevdiğimin neden dünyanın öbür ucunda oldu artık sorusunu sorsam, güçsüz düşüyorum ve işte o an yine çıkıveriyor karşıma parlayan gözleriyle, ve sesleniyor: “sarıl bana”

ben onu, ne bir dost, ne bir düşman ne de efendim olarak görüyorum. insan olmamdan kaynaklanan güçsüzlüklerimin yarattığı hayali bir kahraman, ve her hasta gibi, bir tarafım o kahramana inanmak istiyor. öbür tarafım, yani mantığım ise tüm gücüyle itiyor. uzun zamandır mantığımı dinliyorum, şuaralar hernekadar kaderin yavaşca selamlatışını görsemde umarım kadere karşı koyamayacak kadar güçsüz bir günüm daha olmaz...

Hiç yorum yok: