Çarşamba, Ocak 27

Yumuşacık bir madde...

Bir gün kar yağacaktı.Kürkle kaplanmış beynimi meşgul eden herşeyin üzerini narin ama sertleşip o beyni dağıtmak için tuzaklar kuran bir örtü örtecekti.Zaten narin duran her şey aynı etkiyi yapmıştı şimdiye kadar.Ondan, birşeyleri sevip onlara bağlanmamak en önemli insan özelliklerinden biri olmalıydı bana göre.Güvenmeyeceksin, ki incinmeyesin.Kara da güvenmiştim.Her şey belirgindi etrafta, çatılar, evler, insanlar, yollar, ayak izleri bile.Hatta insanların duygularını bile görebiliyordum , sanki onları koklayıp onlara dokunabiliyordum.Nasıl bir duyguysa insanların ruhlarını hissedebiliyordum.Biri korktuysa bu yoldan giderken, ardında korkudan uzun bir leke bırakıyordu.İster istemez takip edip onun ruhunu buluyordum.Teselli etmek için karşı konulamaz bir arzu duyuyordum ama bunu yaparken kendi duygularımadan ne kadar da uzaklaştığımı farkettim,işte yine ötekime uzak kalıyordum.Aynı şeyi kendime yapmak istediğim zaman yaralanıyordum.Başkalarının duyguları ise bana göre somuttu.Aşkları yumuşacıktı mesela, ama kendine göre bir savunma mekanizması olan.Küçük bir parça kopardığın zaman içinden bişeyler boşalacakmış ve yok olacakmış gibi, ondandı dayanıklı kabuğu.Korkuları garipti,kara delik gibi birşeydi hatta.yani...tanımsızdı benim için.Ama çözümlüydü.Savaşmalarını söyleyebiliyordum hatta, ama kendim savaşmayı bilmiyordum.Üzüntüleri ise çok bulaşıcıydı,dokundukça elime yüzüme bulaştırıyodum, ama onu çözen materyal çok belliydi.Sevgiyle dokununca...kar herşeyi silebiliyordu gözümde.Yumuşak geçişleri olan bembeyaz biçimi,soğuk hissi, kristallerin ezilirken çıkardığı ses ve oynayan çocuklar, basit bir yaşam ortamı meydana getiriyor, beni rahatlatıyordu.Ama yine de hissediyordum.Herşey beynimde dönüyodu sanki.Yaşlı insanların hüznü, çocuk olmanın burukluğu, ders çalışan bi gencin sıkıntısı, işsiz birinin çaresizliği,sesi asla duyulmayan ötekilerin...Bütün duyguları bir çukura atıp üstlerini toprakla kapamak istedim.Böylece üstünü kar örterdi; böylece basit ve sade olurdu onlar da artık.Ama duyguların itirazı vardı buna.Demiştim ya, bir tek kendimi hissetmiyordum.Hissetme adına bütün kan hücrelerim tertemiz karı öpmek için dudağımın ön kısmında birikmişti.Yalnız olmadığımı farkettim o an.Bir insan gibi duruyodum, ama ben milyonlarca canlıdan oluşan ve yalnız kalması imkansız bir yaratıktım.Fazlalıkları atmak istedim bir an, kıyamadım.O ağaç gibi orda durup karla kaplanmak istedim.En azından benim de narin görünüşlü, sağlam bi zırhım olurdu bir süreliğine de olsa.Ta ki biri önümden geçene,biri de benim duygularımı koklayana ,ötemi anlayana kadar...

Yinede çocukların kayarken dudaklarındaki gülümsemesi ve sevgilinin o yumuşacık yanağı gibidir kar.Dokunduğunuzda içiniz üşürken yaklaştıkça içinizi eritendir. Ve en çok teni tarif ederken kullandığınız sihirli kelimedir, kar beyazdır,beyaz en güzel karı tanımlar.

Hiç yorum yok: